İlim Ehlinden Alıntılar | 1

İmam Mâturîdî’nin yaşlılık döneminde Abbasî halifesi el-Muttakî, fetva istemek üzere görevlendirdiği bir kimseyi imama gönderir. Adam, İmam Mâturîdî’nin bahçesine ulaştığında, orada vasat giyimli bir adam görür. Onun fetva almak üzere gönderildiği kişi olduğuna ihtimal vermeyerek “Mevlamız (efendimiz) nerede?” diye sorar, “Mevlamız Allah’tır.” cevabını alır. Sorusunu “Hoca nerede?” diye yenileyen adam, bu defa da “Hoca Muhammed Mustafa’dır.” cevabını alır. Son olarak “Ebû Mansur el-Mâturîdî nerededir?” diye sorunca, İmam Mâturîdî’den “Bu dilencidir.” cevabını alır.
Melikşah Sezen, Maturidiyye 1, S. 82

Halkın çoğunda şu durum vardır; bir sözü onların büyük tanıdığı bir adama isnat etsen, batıl dahi olsa hemen kabul ederler. Sevmedikleri, değersiz bildikleri bir kimseye isnat etsen doğru da olsa reddederler. Hakkı adamla ölçerler, adamı hakla değil. Bu çok büyük bir dalalettir.
İmam Gazzâlî, El-Munkiz

Hz. Muaviye (r.a.) buyurdu ki: “Akıl bir ölçektir. Aklın üçte biri meselelere nüfuz etme kabiliyeti, üçte ikisi ise hataları görmezden gelmektir. Akıllılığın ölçüsü de; sonunda çıkılmak istenecek bir işe girmemek, yani ‘nereden bulaştım şu işe’ dememektir. ”
İbn Abdirabbih, Kitabu’l-Ikdi’l-Ferid, C. 2, S. 105
 
Hür olmak demek, kişinin arzu ve isteğinden kaynaklanan hiçbir şeye kul-köle olmaması demektir. Bu da ancak sabır ile mümkündür. Sabır; insan aklının kötü, yanlış ve çirkin şeylerin verdiği lezzete karşı, heva ve heveslerine direnmesidir.
İbn Miskeveyh, Tehzîb El-Ahlâk

Talebesi, İmâm A’zam Ebû Hanîfe’ye sorar: “Mü’min büyük günahlar işlediği zaman, Allah’ın düşmanı olur mu?” İmâm Ebû Hanîfe şöyle cevap verir: “Mü’min tevhidi terk etmediği müddetçe, bütün günahları da işlemiş olsa, yine Allah düşmanı olmaz. Zîra düşman, düşmanına buğz ve nefret besler, noksanlık izafe eder. Hâlbuki mü’min, büyük günah irtikap etmesine rağmen, Allah’ı her şeyden daha çok sever. Keza mü’min, ateşte yakılması yahut da Allah’a kalbinden iftirada bulunması hususunda muhayyer bırakılsa; ateşte yakılmayı, AIlah’a gönlünden iftira atmaya tercih eder.”
Ebû Hanîfe, El-Âlim Ve’l-Müteallim, S. 38

Dine hizmet iddiasıyla işlenen bir amelde samimiyetin alameti nedir? O işi senden daha iyi yapacak birisi olduğunda geri çekilmen ve farz-ı kifayeyi senden düşürdüğü için mutlu olup Allah’a şükretmendir.
İmam Gazzâlî

Allah’ın öyle gizli lütuf ve ihsanları vardır ki: O’nun gizliliği en zeki adamların sezemeyeceği kadar incedir. Nice kolaylıklar güçlükten sonra gelir de mahzun gönüle ferahlık verir. Nice işler seni sabahleyin mahzun eder de akşamleyin sevindirir. Ne olursun, çok bunaldığın bir gün kendi kendisini birleyen Allah’a itimat et.
Hz. Ali'ye (R.a.) İsnat Edilir

Tartışma ve inatlaşma, ilacı olmayan bir hastalıktır. Bu sebeple dindar olan bir kimsenin bunlardan uzak durması, kin ve öfkeyi terk etmesi ve Allah’ın yarattığı tüm varlıklara rahmet gözü ile bakması gerekir. Bu kişi, bu ümmetten sapıtan kimseleri doğru yola iletirken, yumuşak ve dostça davranmaya başvurmalı ve kendini sapkınların yoldan çıkarma dürtüsünü harekete geçiren kabalıklardan muhafaza etmelidir. Ayrıca bu kişi, ısrar, inat ve taassup dürtülerini tahrik etmenin, bid’atin kökleşmesine yardım edeceğini ve bu nedenle kıyamette sorgulanacağını kesin olarak bilmelidir.
İmam Gazzâlî, El-İktisâd Fi’l-İtikâd

Cahil; neyin kendi nefsinden, menfaatinden, keyfinden, çevreden kaynaklandığını çözemez. Genellikle “ilim” diye söyledikleri bir araştırmanın neticesi değil, çevreden etkilendiklerinden hafızasında kalanlardır. Bunlar, Kur’an ve Hadis'ten hüküm çıkarırken bir disiplini takip edemezler. En son neden etkilendilerse ona göre hüküm verirler. Sonuç, herkesin kendi menfaatine veya zevkine uygun bir din anlatısıdır. Bunların bir araya gelebilmeleri, ortak düşmana karşı birleşebilmeleri mümkün değildir, perişan olurlar diye anladım. Acaba anlamadım da bugünü mü anlattım?
Ahmet Hakan Çakıcı

Ey oğul; aklının hemen kabul etmeyeceği şeyi söyleme. Lüzumsuz lâftan, çok gülmekten, şaka ve alaya almaktan, din kardeşinle tartışmaktan sakın. Böyle yapmak saygıdeğerliği götürür, kin ve düşmanlık kapıları açar.
İmam Gazzâlî

İlim ehli genişlik ehlidir (ehli’t-tevsi). Onlar, birbirlerinden farklı fetvalar vermeye devam ederler ve hiçbir alim diğerini görüşünden dolayı kınamaz. Bununla beraber bir grubun arzuladığı gibi; şayet sıradan insanlar hükümlerini doğrudan Kur’an ve Sünnet'ten çıkarmaya kalkarsa, bunların fikirleri birbirini tutmaz, bir bütünlüğe erişemez ve ahenksiz olur. Ayrıca mezheplerin sayısı da binlerce olurdu. Eğer böyle bir gün gelirse, o gün Müslümanların başına musibet üzerine musibet geldiği gün olacaktır.
(Yahya İbni Said’den alıntıdır.) Timothy John Winter, Postmodern Dönemde Kıbleyi Bulmak, S. 321
"O Halik'tir, bizler mahluk. O Muciz'dir, bizler aciz..."